ANTİK BİR SEVDA
Antik bir kadının
Eskitilmiş sevdalarının üstüne yaldızlar sürmüyor güneş
nerede o masum deniz çocukları,
sevda şarkılarında uçuşan martılar?
şimdi omuzlarımda nöbette, uğursuz kargalar.
Eflatun bakışlarını söküp ciğerinden
Firavun’un denizlerine dökerim şimdi
Yusuf olup sükutun çığlıklarını, kuyulara gelin eyler
Yakup gözlerinden kan süzerim şimdi
gurbetin hasretin yollarına patiska olur,
vuslatın eşiğine adını teğellerim şimdi.
sen ki yüreği taştan olanım
kadife gözlerimi
ayırıp gözlerinin çölünden
naftalinsiz sandıklarda çürümeye bırak
sanma sular tutuşmaz
yüreğimin denizlerini bir ayrılık türküsüyle,
sen de kavur , sen de yak.
istemem gayrı hazana döndü ömür
yağmurlar döken nefeslerinden
yüreğimin çiçeklerine bir damla
sen de uzatma elini
sen de beni sancılarla ,
bu elem mevsimlerinde bir başıma bırak.
yürek taylarımın nalına mıhına vuruyorum bir lahavle
sabrın tesbihin de dört dönüyor dilim
inadın ve kahrın terini, iki kaşının arası uzayan ovalardan
ruhumun çöllerine katar katar süzerken gözlerim
kokuşun Saray Bosna olur
Sesin Afrikalı bir çocuk
her harbin her matemin ortasında büküyor boynunu güllerin
güvercinler ıslıklarıyla uğurlarken gidenleri
özlem türküleri rüzgarlara düşüyor rehin
yaylalar gibi uzayıp giden bakışlarına ,
çiviledim tüm soluklarımı
bu bağ bu bahçe bu devran benim
kapattım kalbimin tüm kapılarını
döndür etrafında pervaneyim
kaldırmam kaşımı, etmem sitem
sen ki kabem benim
sen ki kıblem benim
lütfet beklenmeler sultanı
kefensiz gözlerimi gözlerine gömeyim
kefensiz gözlerimi gözlerine gömeyim
NEVRA
TÜM ZAMANLARA
Henüz yorum yapılmamış.