‘Aşka dair… Ay zamanı…
yıldızlara baktı yaşlı kahin
aya
suya
ve taşlara
sonsuzluk dedi
bir damla gözyaşı düşürdü zamana
bir nefes aşk üfledi
benim falıma bakıldı dedim sessizce
henüz kurumamıştı gözlerime çektiğim sürme
çocuklar mutluyken daha
balıklar özgürken
en derin deltalarıydım nehirlerin
benim falıma çoktan bakıldı diye fısıldadım yine
kuşlar rüzgarın atlılarıyken
henüz dağlar yürümemişti
gemiler karada gitmemişken daha
kurtlar ulumamıştı
çakallar böyle pervasız değildi dağlarda
benim falıma bakıldı dedim ıssızlığa
gece gibi kıvranan bir tutkuyla
ellerinde ateş taşırken kırmızı
ışık çoğalırken beyaza
ay zamanıydı
henüz ıslaktı dünya
senin falına henüz bakılmadı dedim sessizce
gözlerin bu kadar yıldız
dudakların bunca denizken
yüreğinde en deli rüzgar
bu sen olmalısın nefesin yağmur
iyot kokuyor saçların
en derinindesin okyanusların
en keskin bıçakla dağlanmış yara
karanlığın içindeki ışık
sen olmalısın
arkasından koşup yetişemediğim fırtına
uzanıp tutunamadığım gökyüzü
bunca beyaz sen olmalısın bulutları boyayan
bunca aydınlık evrenin kapılarında
tenine dokunamadığım yaprak
içimin yamaçlarında dolaşan güneş
evet
bu sen olmalısın
gölgesinde yürüdüğüm mevsim
kanatlarımı tutuşturan ateş
her tufanda Nuh olan sen olmalısın
kül olan yürek sen her yangında
senin falına henüz bakılmadı dedim kuytularına
kederlerin bunca çıplak
yüreğin bunca yanık
dudakların bu kadar şiirken
ruhunda en derin sevda
sen ki aşkın sekizinci halisin
Züleyha’ yı zindanlara düşüren suret
Mecnun’ u çöle salan söz
ey yıldızların arasındaki en parlak yıldız
sen ey rüzgarların yüreğindeki fısıltı
denizlerin en derin dalgası ey
ey gözlerinde yok olduğum gökyüzü
sen ey saçlarına ömrümü bağladığım
sen ey ben olduğum ey
benim falıma bakıldı diye fısıldadım
altıncı gündü
bunca yolun sonunda
beni avutmaz artık gökyüzü
– ay zamanıydı
henüz ıslaktı dünya
ve çıplaktı
aşka
ve sonsuzluğa –
*
Nazan Yinanç
Henüz yorum yapılmamış.