Kuzu Kestaneleri
Kuzu Kestaneleri
Severse bir kişi mesleğini
yakıştırır benzetir renklendirir işini
çarşının girişinde bisiklet tekerlekli el arabasının üzerinde
kömürde közlenmiş kara gözlü kahve rengi kestaneler dizili
beyaz kartona büyükçe “kuzu” yazılmış göz hizasına asılmış
üzerindeki projektör parlatıyor patlamış pişmiş pamuk kestaneleri
Karaköy Vapur İskelesi\’nde sabahları
“-kebap kebap” diye simit satar yaşlı simitçi
daha nice benzetmeler var
semt pazarlarında Eminönü\’nde gizli
Çocukluğumuzda lahmacuncu kolunda beyaz kapaklı sepeti
üzerinde ak pak iş elbisesi başında aşçı kepi
maydanoz bu işin çeşnisi
bağırırdı; “-Lahmacun lahmacun” diye
mahallelerde Arnavut kaldırımlı dar İstanbul sokaklarında
evlerden birinden bir ses gelirdi; “-kedi kedi” diye
şimdiki aklım olsa seslenmezdim çocukluk işte
cumbalı evimizden perdenin ardından gözlerdim
lahmacuncunun başı döner sesin kaynağını arardı
gözleri yuvalarından fırlardı
Naylon torbalarda üst üste dizilmiş şekersiz kağıt helva
Üsküdar motorlarında yanında bir demet İstanbul havası ile bir lira
Haliç\’te güneşin batışını seyretmek ise
vallahi senelerdir bedava.
Mehmet Akif Tiryaki
Henüz yorum yapılmamış.