Aşk Sana Yakışıyor…
Aşk Sana Yakışıyor.
//Eylüle kırılganlık taşıyan tüm sözlerim,
Bir yemin şimdi ruhumun sahipsiz duvarında//
Dudağımda yarım bırakılmış bir nakaratın içli ezgisi…
Kalbimde hasrete çığlıklanan bir gecenin matem yorgunluğu…
Sarılamamış bir yaranın beresinde ağza alınıyor suskunluklarım.
Geceler yüzümü ıslatırken;
Takvimler günlerden ‘susmaları’ döküyor.
Avazın çıktığı kadar susuyorum…suskunum.
Sen benim dudaklarıma sevda/yı konuşan bir lehçe bırak.
Aşk’ça olsun ki seni beni ezbere bilsin.
Kadeh diplerine düşüyor gecenin matemi.
Kursağımda bırakıldı aşk,
Vuslata diyet tutan ellerinin sıcaklığından.
Oysa ki
Aşk sonbahar kadar yakışıyor/du ömre.
Şimdi ‘sen’ yüklenen bir aşkın hamalıyım.
Önsözü ‘Bir varmış,ben yokmuşum’ olan bir öykünün,
Ağırlığına kiralanıyor bakışlarımdan ç/alınan ‘mutluluklarım’.
Ben kendimi bulmaksızın,keşfetmeye ç/alışırken,
Beni sana al,gözbebeklerinde depola/sakla beni.
İmkansız oluşuna saldırıyor bu aralar tümcelerim.
Sen imkansızdın adın gibi sayıklıyorum.
Seni sende sahiplenmek,
Akdeniz’de İstanbul’a sahip olmak
Belki de
Karıncanın fili yutmasından ibaretti.
Oysa ben hep seni sahiplenirdim,
Bir ‘sen’ yalnızlığında…
Saatlerin seni ‘ben’ vurduğu vakitler.
Ey yar!
Şimdi öznelerim ‘sen’ eksiliğinden yüklemle çatışma içinde.
Görmüyor musun?
Sen kaybından sonuma varmak üzereyim.
Baygınlığıma kolanyasın ey yar!
Eylül söylemli hüzünler ileriye ket vururken
Sesimden peydahlanan hüzünler aksediyor gri kentlerin feryatlarına.
Hafıza k/ayıplarında ayrılıkları hatırlatmaya çalışıyorsun bana.
Bilmiyor musun?
Anlamak mı istemiyorsun?
Ancak bir vuslat k/ayıplarımı temize çekebilir.
Gündoğumlarının iniltili sessizliği dua olurken çaresizliğime
Ben kimliksiz kalıyorum her defasında kendime.
Ve her defasında adımı unutarak
Aşk diyorum kendime.
Ama sen adımın anlamını lügatlarından tek celsede siliyorsun.
Ne olursun…
Solunda ezberleyip,sağında uyut beni.
Üstü başı hüzün kokan caddelerinden anlaşılıyor,
Bu kentin Aşk’a kayıtsızlığı.
Bu kent,yaşanmamış bir aşkın başkentliğini yapıyor bu aralar.
Bu kent,
Yüzümün acıya bakan coğrafyası.
Bu kent,
İç acıları toplamı asrı deviren Sen,Ben diyarı.
//Yürek alfabesinden hayatın anlamına demirlenmek için
Üç harf satın alırmısın? A/Ş/K…//
Ayrılık duruşmalarında kentin hiçliği şahit tutuluyor sancılarıma.
Herkes kendince bir telaşın şikayeti içerisinde.
Karar verilmiştir aşkadeğer süveyda zanlıları,
Aşk;
Gereği düşünülmeden kutsanmıştır,hüzünlerin huzurunda.
Satır aralarına gömdüğüm acılar için illegal noktalar arıyorum,
Anlatım bozukluğunda kendimi tanımlamam niyetine.
Kalbi uğruna doksandokuzdan fazla isim verdiğim kadın!
Bir gülüşünü ömrüme kırk yıl hatr-ı aşk say
Ve
Bırak da kaybettiğim benliğimi ‘sen’ coğrafyalarında keşfedip,
Gözlerinin huzurunda bir aşk boyu yaşamaya yemin edeyim.
H/içliğim sensiz…
S/özlüğüm bensiz…
S/uslarım Sessiz…
Cevaplayamadığım soruları sen cevapla şimdi.
İntihara vurgulu cümlelerimi toplasan,sende biriken bir hüzün olur mu şiirlerim?
Senin için ferhat gibi dağları delsem,kaya sertliğinde kalbime yastık olur musun?
//Varolmanın dayanılmaz ağırlığı içindeyim Kundera! //
Çaresizliğime uygun görülen felsefi söylemler omuzlanıyor içimden.
Marks’ın kemikleri sızlasın…
Tarih böylesine bir sınıf ayrımı görmedi.
Sen,Ben diye…
//Düşlerim ‘sen’ sularında yüzmekte.
İmdat! Bu sularda boğulmak isteyen var.//
(B) Aşka adım olsaydı hüzün soyadım olurdu.
Neden ben hep hüzünleri tam bölemiyorum.
Hep kalanlı mı olması gerekiyor acılarım.
Ve şimdi gidiyorsun.
Ardından,
Gidişlerine şiirlerce ağıt yakacak bir kalem,
Bir yürek
Ve
Bende unutulmazlığın izi olan bir seni bende bırakarak.
Yar!
Varsın desinler ben inançsızım.
Sen aldırmayasın sakın!
Seni sevmek ibadetimdir.
Ateist kesilemiyorum sana.
Sen üzerine yemin eder,
Kalp üstüne el basarım ki
Aşkın dininde sana tapmak farzdır.
Yasaklı sevdam!
Dünya ahiret ‘umudumsun’.
Sezai Akın…
Henüz yorum yapılmamış.