Çocukça görebilmek!
Sekiz yada on yaşımdı,hayatımın en güzel çağlarıda desek yeridir,Utangaç naif bir çocuktum,diğer çocuklar gibi boyumdan büyük yaramazlık da yapamazdım.Sebebi yaradılıştan olsa gerek, kimi insan böyledirya hani.Elli ila yüz insanın yaşadığı bir köyde geçti tüm çocukluğum,koyunlar,o şirinmi şirin kuzular,güvercinler,civcivler vs.Ben hepsini hatırlayamıyorum ama abim hala sayar tek tek bütün hayvanlarımızın ismini:)Evet hepsinin ismi vardı:)Perekazi diye bi koçumuz vardı mesela,Badi isimli bi güvercinimiz,Kalimero isimli birde kendini kuş sanan horozumuz vardı…İnanın tuhaf ama kendini kuş sanardı:)çünki onu bir yumurtayken güvercinlerin altına koymuştuk orada bi müddet büyüdükten sonra uçmaya başlamıştı, çok güzeldi parlak ve kızıldı,kıyamazdık yediği yemlerden bir gün çatlayacak die korkardım, abim annesi yok die her gördüğünde yemlerdi:)hayvanlara genel olarak baktığın zaman yemini suyunu verdiğin sürece senden başka bir şey istemiyorlardı.Ben yinede çok zor sanardım bu işi,bu gayet normaldi de çünki ozamanlarda insanlarla hiç uğraşmamıştım,bu zorlukla mukayese edemiyordum…
Köyümde bir otobüs vardı onunda adı vardı:)302 derdik:)03002 mercedesti,bütün çocuklar ona 302 derdik ve her gelişinde sevince boğulurduk,gurbetten taşıdığı insanların gelişini büyük heyecanlarla izlerdik,bir çok kez babamın gelişlerini koşarak karşılamıştım nereden geldiğini bile bilmezdim, sarılır o tütünle karışık hoş kokusunu içime çekerdim.Özellikle yazları çok severdim köyümüz cıvıl cıvıl olurdu sokağımızda yedi hane vardı ve sadece ikisi kışlardı,yaz geldimi neredeyse bütün haneler dolardı,sokak dolunca bizlerede eğlence çıkardı o yüzden hep yazı sevdim,kışları hep sıkılmışımdır bugünde olduğu gibi.Karşı komşumuz vardı hacıbabamız:)ak sakallı duygusal biriydi onunla sohbet etmeyi severdim,beni koca bi adammışım gibi karşısına alır sohbet ederdi…onun torunları gelirdi her yaz hemen hemen her biriyle güzel vakitler geçirirdik.Biri vardı her gelişinde abim ben ve o balkonda yatar onun şehir de yaptıklarını dinlerdik büyülü bir masal kahramanı gibiydi,gündüzleri ise bizden farksız bizlerle koyunlarla uğraşır merkebe binerdi,hoş şehre yerleştikten sonra gördük ki masal kahramanının kendisi masal olmuş,aslını neslini unutmuş,bi kaçı bizden büyüktü onlarlada güzel anılarımız oldu elbet,hepsi sanki başka şehirden gelen diğer kardeşlerimiz gibiydi,ha sonra birde süslü püslü bir kız çocuğu gelirdi şenşakrak gözlerinin içi gülen, hiç unutmam kırmızı bir şapkası vardı,uzun kirpikleri o koca gözlerini tamamlıyordu,alışkın değildim güzellik seyretmeye bukadarını hatırlıyorum,hayvan severliği şaşırtırdı beni hep,hatta bazan koyunlar sağıldığı zman başını tutmak için bizlere rica ederdi,benimde canıma minnet der ona o işi yıkar maça kaçardım:)akşamları saklambaç oynardık abim bir türlü saklandığı yerden çıkmazdı o saklandığı yerden çıkana kadar belki on ebe değişirdi:)o koca gözlü kız yazları gelmedi bi müddet,en son geldiğinde ise büyümüştü artık elinden kitap düşmüyordu,eskisi gibi hoşgeldin bile diyememiştim oysa ne çok sevinirdim o geldiğinde, rahat rahatda dile getirebilirdim,büyümenin kötü bişey olduğunu o gün bir daha anlamıştım,insan varlığından mutlu olduğu bi insana mutluluğunu dile getiremezmi, getiremiyo işte,bu duruma canım sıkılmıştı,sonra aklıma bi fikir gelmişti, küçüklüğünden kalma bir şey vardır belki diyerek,aşağı inip bi güvercin yavrusu aldım elime, uçurmaya başladım ve bahçelerine kaçırdım,hacıbaba kapıyı açtırmak için onu gönderdi,yavru güvercini görünce sevebilirmiyim demişti,inanın bu suale çok sevinmiştim,içindeki o hayvan severlik, merhamet, şefkat tıpkı cocukluğundaki gibiydi,hoşgeldin dedim,nasılsın falan diye bildim en fazla,gözlerine baktım,kirpikler gözler aynıydı,bi müddet sevdi yavru güvercini,içimden ’inşallah bu hayvan sevgisi yarın başına iş açmaz,olurya gider bir insan görünümlü hayvanı seversin,içindeki hayvan sevgisini öldürür’dedim.güvercin yavrusunu alıp gitim,o yazadan sonrada hiç görmedim…
İnsan çocukluğunda nekadarda güzel bakıyor dünyaya,değilmi?keşke herkes bir çocuğun masum bakışlarıyla gözlemlediği gibi görebilse dünyayı….
geçtiğimiz haftalarda yazmış olduğum’Vay benim çocukluğum’adlı makalede de söylediğim gibi…Çocukluğumuzun acısıyla, tatlısıyla kıymetini bilelim…
Ömer Koç
22 Ocak 2012
Vay benim birtürlü şımartılamadan biten çocukluğum,O halimle bile nekadar şanslıymışım,ne güzelde yaşamışım oysa, hiç yaşayamadım sandığım çocukluğumu,bunu şu zamanda okadar iyi farkedebiliyorumki…!
Evet biz çocukmuşuz çelik çomak oyunu oynarken,
çocukmuşuz günde beş kere yüz misketi sayarken,
bi patlamış plastik topun peşinden onlarca kişi ile,yirmi metre alanda saatlerce koşarken,
çocukmuşuz konserve tenekesini devirdikten sonra lalempe,lulempe,kındırabiç,kırküç,kırkdört diye sayarken,
çocukmuşuz kızların seksek oyununa hayranlıkla bakarken,
arkam sağım solum ebe dendiği halde yinede saklanıp sobelenirken
ve bir uçurtmanın ipini üç kişiyle tutarken…
Ne kadar da şanslıymışız hatırlayamadığım daha nice oyunları oynarken,
Vay benim çocukluğunu yaşama fırsatı fazlasıyla varken zamanını heba eden küçük kardeşlerim vay…!fatmagülün suçuna,aşk-ı menunun entrikalarına orak edilen,Kurtlar vadesinden celallenip, canter oyununun etkisiyle gangısterlik öğrenip,GTA ile hertürlü şiddete hayran bırakılan gelecek nesilim…!
Çocukluğunu yaşa ve bunu çocuklarına da yaşatki,Baba olabilesin,Anne olabilesin,Ağabey olabilesin…Küçüklüğünü bilmeyen,asla büyüyemez…!
Ömer Koç (gözlemlediklerimden deneme)06.12.2011
Henüz yorum yapılmamış.