Gidiyorsun değil mi
Gidiyorsun değil mi… Satırlar öksüz, geceler yıldızsız semalarımda… Felaket tellalı şimdi hüznü vuran saatler. Dertlerin işgalinde buruk gülüşlerim. Yosun tutmuş gamzelerime dokunup, ağlayacak bir şey yok deme bana. Kederli bir yıkılışla nereye baksam sen varsın sevgili, yokluğun zehir zemberek, yokluğun diğer adı ölümün.
Gidiyorsun değil mi… Ellerimin üşüdüğünü, gözlerimin yandığını bilerek yarım bırakıyorsun beni. Yetiş ey hayat, çırpındıkça batıyorum sensizliğe, karada bir balık gibi, yaşayamıyorum. Kalmadı tadım tuzum, içten içe eriyorum yar. Bir Tanrı bilir neler çektiğimi. Ağlamaya koyulduğu için kızma yalnızlıktan kararan gözlerime. Ama yine de sen beni hep gülümserken hatırla.
Gidiyorsun değil mi… Seni soruyor yıldızlar her gece, kaçamak cevaplar veriyorum. Sen de benim kadar özler misin bilmiyorum. Seni düşünmeden bir an geçmiyor. Gün, gece senden ayrı bitmeyen işkence, nasıl baş edeceğim yar çoğalan hüzün nakaratlarıyla.
Gidiyorsun değil mi… Herkes duyacak gittiğini. Eşkıya aşklar kesecek dağlarda yolumu, yüreğime dokunmak isteyecek yaban eller. Düşler benim olacak yine. Eksildikçe artacaksın. Solgun gülleri çoğaltacaksın içimde. Bari ilk kez, bari son kez koynumda uyusaydın yar.
Gidiyorsun değil mi… Yokluğunu fısıldayıp kulağıma; hüzünleri kıpırdatarak, o tatlı sesimi susturarak, hayallerimizi pusturarak… Gözlerinden sızan minicik bir ışık huzmesine hasret bırakacaksın beni. Kopup giden kahkahalarının sisinde kaybolur muyum yine, umudun ellerinden tutup hüzünleri öldürebilir miyim yokluğunda bir başıma. Bilmiyorum. Oysa cehennemde yanma pahasına gözlerimdeki cenneti yaşamaya söz vermiştin sevgili.
Gidiyorsun değil mi… İçimdeki kız çocuğuna gülümseyerek. Her gidişinin bana ölüm olduğunu bilerek, bakma öyle… Celladım olurken sensiz geceler “Hayat” deme bana. Yüreğim köhne bir oda, yokluğunda. Kararlıyım, inadım inat hasretle bekleyip, zehir soluyacağım gecemi sesinle neşelendirene dek. Mutlu olamam bir gelecek borçluyken sana, gülemem.
Gidiyorsun değil mi… Gitme, yüzüme bak vaatlerle… Aşk olacağız daha, gitme. Hüzünlü yalnızlığın, üzümlü bağlarında unutuluşlara terk etme beni. Sahipsiz, köksüz bırakma gülüşlerimi, öldürme. Soldurma gözlerimdeki ışıklı cennetini. Ayaklarının dibindedir en değerli hazinelerim, beni yoksul bırakma sevdadan yana. Solgun güllerin gölgesinde dağlama yüreğimi. Suskun hüzünleri sarmalama karanlık gecelerime. Gitme… Suya söylediğin o iki kelime, o bir cümle yeter bana. “Seni seviyorum” de sadece ve nefes al.
Gidiyorsun değil mi… Karar verdim ben de geliyorum seninle, tövbe edelim dönüşlere. Körfeze bırak sensiz bedenimi son kez ellerinle. Biliyorum bir şey olmayacak. Hiçbir şey olmayacak sana… Yine de o yeşil elbiselerini giydiğinde ellerini tutmalıyım. Yoğun bakıma alındığında divane düşlerin, seni koruyan bir melek gibi yanında olmalıyım sevdalım, varsın ayrılık gelsin varsın ölüm sarsın; ikimizin elleri kenetlensin yeter ki, ölüm bir tek seni almasın. Canım, nefesine sunulmuş bir adak… Kim bilir ne güzel ve yüce bir şeydir seninle son nefesi vermek. Bu onuru bahşet bana.
Bir sabah güneş uyandığında
Kahretme uyanamıyorsak
Üzülme yenilirsek hayata.
Düşlerden geçip, gerçeklere süzülemesek de
Başımızı eğmek yok sevgili.
Kaybolmuş bir gelecekte,
Kavuşmak için ölüme muhtacız belki
Karanlıkta olsak da korkma sen
Bak yanındayım, gülümse
Ruhumuzla kazandığımız zafer yeter bize.
Henüz yorum yapılmamış.