Hasretlik Üzerine
Çocuktu, öyle böyle değil
Ta ip atlamayı öğrenmeden önce
ELine üngendire tutmayı bilmeden önce
Yalın ayak harmanlarda koşarken
Düğenin üzerinde taş niyetine oturmak için dedesinin gözlerine ağlamaklı bakarken
Kömüşleri sırtlarında ağır ağır çayırlara otlamaya giderken
Amcasının oğlu Rasim’in bostan şırampolarından tekerlek yaptığı yaşlarda
İbram’ın dedesinden habersiz okuldan kaçıp traktörün takviyesinde giderken
Seyin ağanın, Bahattinin, Kör Memet’in nam saldığı
Şevket Ağa’Nın Cip’inin köylerin tozlu topraklarında hasta taşıdığı zamanlar
Çocuktu, öyle böyle değil, kapkara tenli, pırıl pırıl bir çocuk
İşte o günler girmişti içine Azdavay sevdası
Önceleri,
Çarşamba günleri pazar yerinde kara lastikleriyle
İstanbul’dan gelme kahverengi takım elbisesinin giyip
Salına salına Aşıklara Köprüsünde beklemek gibi bir şeydi
Ya da dedesinin aldığı balık krakerleri sığır yanında yemek
Sonraları,
Hasret oldu içinde, çocukluğunun yaz günleri
Helvacı çayında yüzmek, Saray’da balık tutmak
ve sanki bağırırcasın eylül sonunda Dönegel toplayıp
Dokuz ay sonraya dönüp gelmek
Sonra o günü hatırladı
Pencerenin önünde kumrulara yem atarken yakalanmıştı
Amansızdı hastalığı, geçmek bilmez bir yara
Küçüklüğünde yakalanmış, erginliğinde azmıştı
Ve bir bardak ıhlamurdu ilacı temmuzun ortasında
Bir kaşık bal, biraz Ilgarin kokusu; azıcık Şelalesinin suyu
Gitmedikçe derinleşti,
Geçmedikçe Aşıklar Köprüsnden azdı
Bu Ramazan öncesi Azdavay Hasreti hastalığı
Erdoğan ERGİN
Henüz yorum yapılmamış.