Lal Ve Ama
Mahallenin en güzel kızıyla,
En yakışıklı erkeği değildi onlar,
Tuğba; lal, Fırat; kördü dünyaya,
Sevda tutmuştu ellerinden,
El ele büyümüşlerdi,
Biri konuşurdu sevdasını,
Diğeri, görürdü,
Garipti halleri, acınası değildi asla,
Fırat hiç görmeden sevmişti,
Sessiz meleğini,
Öyle derdi, sessizlik çöktüğünde etrafa,
Tuğba, sadece elini vermişti,
Karanlıktaki yol arkadaşına,
Sevdiğini hiç söylememişti,
Kara gözlü, gönül dostuna,
Yılların içinde, yılları eskittiler,
Fırat yeni bir kitap bitirmişti,
Gönül gözüyle, kabartma alfabesinde,
Kitabı o kadar çok sevmişti ki,
Ezberleyip her satırını,
Defalarca anlattı sevdiğine hatırını,
Ölümsüz aşkı yazıyordu,
Mahalleye yeni taşınan bir geçte,
Sevmişti Tuğba’yı,
İçilen kahvelerde kaderi çiziliyordu.
Oysa Tuğba kilitlemişti yüreğini,
Kör ama Onu en iyi gören sevgilisine,
Dinlemedi aileler,
Çıkmazın girdabı, duyulmadı feryadı,
Verilen sözler, geriye gitmek mi kaldı.
Fırat’a koşup, elini verdi eline,
Anlamıştı,
Korkuyordu sevdiğinin elleri,
O andan sonra hiç konuşmadılar,
Adlarını kazıdı Tuğba önce,
Sonra, aşklarının büyüklüğünü,
Kimse anlamazdı zaten görünce,
Birde not;
Sessizce,
Gönülden, gönüle kurulan köprüde,
Hayatımız yeniden başladı, bitmedi asla,
Aşk diyemediğimiz dilimizde, göremediğimiz gözümüzde
Siz hiç bilmesenizde,
Henüz yorum yapılmamış.