Üstünkörü.
Mayıs çok erken bitti…
Çok severim ya!
Hep çok geç gelir.
Ama çok çabuk geçip gider.
Tıpkı varlığınla yokluğunun arası gibi…
Sonra bir eylül yakar içimi.
Anılarından soğuk,
acılarından buz tutmuş…
Kış girdi girecek kapımdan.
Gecenin is kokan elleri,
gezinirken üstümde
Ah, o yokluğun!
Ah, o yasemin kokun…
Kaç gemi geçti senden sonra …
Şu köhne pencerenin altından.
Düdüğü çalmaz, üzgün,
bayrağını açmamış.
Yedeğinde ölü balıklar.
Peşinde martı sesleri düğüm, düğüm
İllaki her şey çürüyecek bir gün.
Çürür değil mi dostlar?
Birbirlerine sıkıca o kenetlediğim,
O tunç kelimelerim,
gerdanımdan sıyrılan ayrık esrik cümlelerim…
Mutlak çürürler, değil mi dostlar?
Dilimde çürür, şiirimde çürür
Tıpkı benim yüreğimin çürüdüğü gibi.
Biliyorum çürüdüğünü
Çünkü acımıyor artık seni anlatırken birilerine.
Panik ataklarım yok adınla başlayan.
Sigaralarım sönmüyor parmak aralarında
Genzimde filtre yanığı kokusu hiç yok
Hani vardı ya!
En son o denizi seyrettiğimiz,
köhne pencerede,seninde çok sevdiğin,
kırmızı kırmızı çiçekler açan
hani vardı ya! Sardunyalarım / en son onlarda soldu…
Kapı önünde ki Arguvanlar sustu.
Etmeyecek artık çığlıkları bir İstanbul.
İstanbul değil artık hiçbir kara harf adın…
…………………………………..!
Yok artık yok..!
Seni seven bir kalbim yok.
Şimdi kendi ölümümü seyrederken,
anladım ki aslında ölmemişim…
Öldürülmüşüm ben.
Öldürülmüşüm dört bir yanım maklükat.
Yavan bir yeşile çalarken gök, yavşak bir sürü çehre…
Hepsi sana olan intiharımı sorguluyorlar,
Hepsi Kel kafalı, cıncık gözlü ölü sevicileri.
Toprak tutmuşken elimi, ah içim acıyor,
hala böyle çocuksu bakan o gözlerin…!
Ah ki, sen hala mağrur!
Sen ki cebinde bir sürü şair ölüleri, taşıyan
ve tırnaklarında üstünkörü şiirler….
Henüz yorum yapılmamış.