Yanmak ve Sevda
Ne bir kapıdan gelir,
Ne de bir ayakkabıdan.
Eğil, iyice kulak ver.
Duyacaksın ki gaiplerden gelen bu ses,
eriyen zamanın sesidir.
Yanıp yanıp tükenen demir parçalarının,
kılıçlara dönüşünün hikayesidir.
İşte geldi, demirci ustası.
Elinde çekici,yine sert yine güçlü,
demir parçalarıysa herzaman ki gibi hüzünlü.
Tam önlerinde akıbetlerini bekleyen hakikat,
yanmak, yanmak ve yine yanmak.
Kızgın alevler içinde bedenleri terkedip,
başka bir bedende manayı bulmak.
İlk önce alevlerle cedelleşecek,
yavaş yavaş eriyip ateşle bütünleşecek,
Sonra bir elinde çekiç,bir elinde su,
Demircinin önünde hizaya dizilecek.
Vuracak çekici ’ tak tak ’ diyen bir sesle,
inleyecek demirler hüznün içinde çaresizlikle.
Bir yandan vurgun darbeleri alacak göğsüne göğsüne,
Diğer yandan su damlaları akıcak amansız nefesine.
Neden mi?
Dövüldükçe ağlayacak,ağladıkça dövülecek,
yavaş yavaş eriyip kıvamına gelecek,
Nihayet o paslı demir parçaları,
Keskin bir kılıç oluverecek.
Bükülmeyen,kırılmayan,inlemeyen,
ama vurdukça inleten bir ses olacak.
Keskin bir bakış olup gölgeleri titretecek.
İşte demirin kılıca dönüşünün hikayesi.
Hüznün,ızdırabın,emeğin topyekün muhasebesi.
Nasıl,tıpkı sevda gibi değil mi?
Aşkın ateşinde çaresizce yanmak,
Bilinmeyen sahrada sonsuzluğa yol almak…
Dövülen demirlerin keskinleşmesi,su damlalarına,
Sevdanın ulvileşmesi ızdıraba bakar.
Yürekten akıp göz kapaklarında biriken o yaş’a,
Cehennem alevlerini bile söndürecek gözyaşalarına bakar.
Bedenleri terkedip tek bedende buluşmak,
Ben’leri ben’den atıp sende sana ulaşmak,
Yanarken ağlamak,ağlarken yanmak,
Seni sende de değil seni yüreklerde saklamak,
Bu da sevginin sevdaya dönüşünün hikayesi.
Ahmed Akif
Henüz yorum yapılmamış.