Yolun Açık Olsun…
Yolun Açık Olsun…
Bu Gün SENDEN Vaz Geçiyorum Artık………
nefes alabileceğim bir yudum sevgi ver…demiştim
sadece bir yudum…
oysa şimdi,kelimeleri yakmak istiyorum
sadece kelimelerimi..? nefes alan herşeyi…
tükenirsem tükeneyim
benim neyim var..? ne oldu böyle..?
derin bir melankoli denizinde boğuluyor gibiyim
bütün zamanların en kötü ayrılığı
akşam üstlerini bozdurup bozdurup satmak istiyorum
serinliği düştüğünde,üşüyen tenler bir bir çekilirken telâşla evlerine,
ben direniyorum yokluğunun acısına sokak aralarında
yine bu gri şehrin izbe sokaklarında
yine gri bulutlar kesiyor Ayın önünü
yine zindan oluyor geceler bana
başım dönüyor
yine hüznün kucağındayım
yaşlı gözlerimde soluyor tek tek gonca baharlar
şimdi hüzünlü mısralar yalnızlık korkusunun tezâhürü yüreğimin atışında
ölgün ışıklar, yansımalarında yaşanılanların
boş olduğunu duygularımın vitrinine fısıldadı
şimdi bildik kıyılarda hep zemheri hâkim
kırık kalbim zelzeleyle sarsılırken,
müstehzi gülüşünle geçtin içimin kaldırımlarından
tebessümün sıcaklığını kendine sakladın,
hasretin buruk tadını bana bıraktın.
yokluğuna soru işareti oluyorum
hazan sardı usturuplu yalnızlığımı
uğultulu sanrılar gidip geldi vehmimde
lâl hüzünler sarstı,silkeledi arsız alın çizgilerimi
çürüyen pervazdan yükselen gıcırtının
rahatsızlığında battı bir kez daha yalnızlık böğrüme
kederli dalgalar döküldü avuçlarımdan yitik kentlere
yurtsuz sevda tebessümlerinin en onulmazındayım…
karanlığın bakışları yaslı
yaslanıp bulutların gözlerine,
hâlâ gölgem sığınıyor saçaklarına titreye titreye
hâlâ çırpına çırpına uzanıyorum yokluğuna
hâlâ gözlerim gözlerini özlüyor
sense,bir kez daha kanatarak geçiyorsun yüreğimden
gidişinle,
esmer rüzgârları sürdüğünden beri ilkyaz esintilerime
artık gözlerin geceme alevli bir yalnızlık
sırdaş esrik bulutlar düşlerime yağmur gölgesi
tek hecelik isyanım yankı şiirlerimde
bir tutam çılgın deniz dökülen yüreğime
hasretin boyun büken sessizliğinde kayboluyorum
etrafımdaki karartılar ürkütüyor beni
iki damla yalnızlık düşen nasibime bu kalabalıkta…
gittikçe imlâsı bozuluyor hayatın
uykusuz gözlerde
Cumartesi sabahının en egzotik saati 03:52…
imsak vaktinin sonu
kapıları açık tutmuştum hep
gideceğini en başından beri bildiğim halde
belki bu kadar erken oluşu beni derin sarsan
kaybettim kendimi
acı çekiyorum
bir süre yalnız kalmalıyım
kendimi kötü,sahte bir albüm gibi hissediyorum
günahlarım için kendimi yargılamam mı gerek..?
hüzünlü,salak bir müzik istiyorum;
selle sümük ağlamak için…
yazılacak sözler var papirüslere
peki…sonuç şu mu: sen köşede bekle..
idare lâmbası gibi..kendini yak.. bitir..ve öl..
ben,ruhumun yansımasında kendime ayna olmaya çabalayacağım..
bu mu sonuç..!
yitik iklimlerin iri iri bakan gözleriydin hayatıma
yağmur atıştırmaya başladı
camımdan kayan yağmur damlaları gibiyim
aşağıya doğru…
kayıyorum…akıyorum…tutunamıyorum
oysa Sen,
elimden düşürmediğim gökkuşağımdın
Seni cebimde taşırdım; ben nereye,Sen oraya…
şimdi yalnız yürümek zor..çok zor…
belki…
ama…
neyse…
yolun açık olsun…
bu yürekle birlikte Sende kayıpsın artık
bu gün senden vazgeçiyorum
Süleyman Altunbaş
seni çok seviyom damla
hayat ta herşey yaşanıyor ama bence insn degen insana aşik olmalı bazen yanlış zamanda yanliş kişide aşk arıyoruz ….
ÇOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOK GÜZELMİŞ